Hemşirelik; 4 yıllık teorik ve klinik uygulamalardan oluşan bir eğitimin sonucunda yeterli görülenlere verilen bir ünvandır. Kişinin aldığı bu eğitimi, eğitim aldığı üniversite Sağlık Bakanlık tarafından onaylattıktan sonra hemşire olarak Bakanlığın onayladığı sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışma hakkında sahip olur. Tabi bu sürecin uzun bir zaman dilimine yayıldığını görürüz.

Biz hemşirelik mesleğinin teminatı olan öğrenci hemşireleri eğitim dönemi içinde alan dersleri ile birlikte yada intörnlük sistemi ile 3 yıllık eğitim sonunda klinikte bilgi, tecrübe ve deneyim kazanmalarını sağlıyoruz. Teorik derslerin ağırlığı ile dönem içinde dersler işlendikten sonra kliniğe çıkmak öğrenciler için sorun olduğu görülüyor. Çünkü bilgiyi hazmedecek bir zaman dilimin kalmadığından bahsediliyor.

Ülkemizde lisans, yüksek lisans ve doktora öğrenci sayısı yaklaşık 80 bin civarında.

Bu öğrenciler eğitim ve öğretim dönemlerinde sağlık kurum ve kuruluşlarına klinik uygulamaya çıkıyorlar. Klinik uygulama sırasında ise öğrenciler kliniğe çıktığı birimde sorunlar yaşadığını belirtiyorlar. En belirgin sorunları olarak ise klinikteki hemşirelerin öğrenci hemşirelere karşı ilgisiz ve tepkisel bir tavır sergilemelerinin olduğunu ifade ediyorlar. 

Şimdi duruma öğrenci hemşire ve  klinisyen hemşire gözüyle bakalım isterseniz.

Öğrenci hemşire gözüyle;

Öğrenci hemşire mesleğe farklı motivasyonlar (kısa yoldan iş, aile baskısı, maaş garantisi, severek vs.) ile gelmiş meslek sahibi olmak amaçlı eğitim alarak hayata hazırlanmaya çalışıyor. Tabi öğrenci tarafından okuma düzeyinin ve okullarda akademisyen yetersizliğinin az olması sebepleri ile teorik bilgide eksikleri olabiliyor. Klinik uygulama yerleri evine uzak olduğu için ulaşımda sıkıntı çekiyorlar. Hocalarının klinik uygulamada aktif olmamaları ve klinik uygulamadan beklentilerinin iyice açıklanmadan klinik uygulamaya çıkmaları gibi olumsuz durumlara maruz kalabiliyor. Klinik uygulama birimlerinin öğrencilere bakışının olumsuz olması ve giyinme soyunma gibi alanların yetersizlikleri ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Lisans hemşirelik öğrencisi, klinikte çalışan yaş olarak kendinden küçük lise mezunu hemşire ile çalışmak istemiyor.

Klinisyen hemşire gözüyle; 

Klinik hemşireleri ise yoğun iş temposu arasında ne yapacağını bilmeyen bir öğrenciye zaman ayırmakta zorluk çekiyor. (Konuştuğum çoğu klinik hemşiresi aslında öğrencilere zaman ayırmak istediklerini fakat iş yüklerinin fazla olması sebebiyle öğrencilerle ilgilenmenin öncelikleri arasında olmadığını belirtiyor). Öğrencinin bilgi seviyesinin az olması sebebiyle öğrenciye güven duyma konusunda sorunlar yaşıyor. Yönetimin, klinisyen hemşireyi öğrencilere karşı görevlerini belirtmemesi konusunda rol belirsizliğinin oldukları göze çarpıyor. Klinisyen hemşireler; öğrenci hemşire ile ilgilenen akademisyenin klinik uygulama ile ilgili beklentileri konusunda iletişimde bulunmadığını belirtiyor.

Birbiri ile sıkı ilişkisi olan bu iki grup arasında iki grubunda haklı ve haksız olduğu durumlar mevcut. Her iki grupta beklentileri doğrultusunda ortak noktada buluşabilir.

Yurt dışında bunun çözümünü PRERESEPTÖR HEMŞİRE ile sağlamaya çalışan hemşirelik uygulamaları mevcut.

Prereseptör hemşire; klinikte çalışan ve öğrenci hemşirelerden her anlamda sorumlu olan, klinik çıktılar konusunda o dersin akademisyeninden eğitimler almış hemşiredir.

Bu hemşire aslında okul ile klinik arasında bir bağlayıcı etki yapar. Bu bağlayıcılığın kuvvetli olması akademi ile sektörün ortak çıktılar oluşturması ile sağlanır.

Bazı hastaneler klinikte öğrenci hemşireyi ücretsiz çalışan olarak görmesi bu bağlamı bozan en büyük yanlış algılamadır.

Umarız bu durumun öğrencinin okuldan talepleri ve klinisyenlerin kurumlardan talepleri ile çözülebilir.

Sizde öğrenci hemşire veya klinisyen hemşire olarak klinik uygulamalarda yaşadığınız sorunları ve olumlu uygulamaları yorumlar bölümünde paylaşabilirsiniz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.