Görsel URL: https://i.ytimg.com/vi/4m1gE_MxIWM/maxresdefault.jpg

 

Otizm spektrum bozukluğu (OSB) ilk belirtilerin üç yaşından önce ortaya çıktığı, sosyal iletişim alanına ilişkin yetersizlikler ile birlikte takıntılı, yineleyici davranışlar ve ilgi alanlarına özgü sınırlılıklar ile seyreden nörogelişimsel bir bozukluk olarak tanımlanmaktadır.

İlk yapılan epidemiyolojik çalışmalarla otizm yaygınlığı 10.000’de 4-5 olarak saptanmış, sonraki çalışmalarda ise otizm toplum prevalansının 13-30/10.000 olduğu belirlenmiştir. Güney Kore bölgesinde yapılan güncel bir tarama çalışmasında OSB yaygınlığı %2.6 olarak bulunmuştur. Bu alana ilişkin kayıtların daha uzun süre saklandığı Amerika’daki Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi (Centers for Disease Control and Prevention-CDC) adlı kuruluşun 2014’te yayınladığı verilere göre, ABD’de 8 yaşında ve okul çağında olan her 68 çocuktan birinin OSB’den etkilendiği belirlenmiştir. Türkiye’de bu alana özgü kapsamlı bir çalışma olmamasına rağmen, 1/150 oranı temel alındığında, tüm ülke nüfusu içinde yaklaşık 450.000 otizmli bireyin var olduğu düşünülmektedir. Aynı oran temel alındığında, 0-14 yaş grubunda 125.000 civarında otizmli çocuk olduğu öne sürülmektedir.

Otizm Platformu 2012 Basın Bülteni’nde belirtildiği üzere bu sayının 500.000 civarında olduğu görülmektedir.

Otizmde Klinik Belirtiler Nelerdir?

Otizm spektrum bozukluğu belirtileri gelişim düzeyine ve kronolojik yaşa göre farklılıklar göstermektedir. Otizmli bir yenidoğan diğer bebeklerden farklıdır ve uslu bebek olarak tanımlanmaktadır. Annesine gereksinim duymuyormuş gibi davranır, yakınlaşmasına, uzaklaşmasına, varlığına, yokluğuna ve yabancılara karşı kayıtsızdır. Literatürde, OSB tanısı konulan çocuklarda göz göze iletişim kurmada, sosyal uyaranları anlamakta, vücut dilini kullanmada, mimik ve yüz ifadelerine ilişkin yetersizliklerin bulunduğu; bu yetersizlikler nedeniyle sorunlu davranışlar sergiledikleri belirtilmektedir. İlk altı ayda sağlıklı yenidoğanlar gibi gülümseme, agulama gibi ses çıkarma davranışları sergilemezler. Otizm tanısı almış çocuklar ilk olarak cansız nesnelerle ilişki kurarlar, canlılarla olan ilişkileri de cansız bir varlıkla ilişki kuruyor gibidir. Konuşmada gecikme, OSB olan çocukların ailelerinde çoğunlukla ilk dikkati çeken belirtidir.

Otizm belirtileri temelde üç alanda ele alınmaktadır:

  • Sosyal etkileşimde bozukluk: Otizm tanısı almış çocuklarda karşılıklı etkileşim ve ilişki kurmada beceri kusuru, göz göze etkileşim kuramama, sıcak ve neşeli ifade yoksunluğu, ismine tepki vermeme görülmektedir. Genellikle akran ilişkisi kurma ve sürdürmede de zorlanmaktadırlar.
  • Sözel ve sözel olmayan iletişimde bozukluk: Bireylerle sözel ilişkiyi başlatma ve sürdürmede zorluk, sözel olmayan iletişimde yüz ifadesini, beden dilini ve duygusal jest ve mimiklerini kullanmada yetersizlik gözlenmektedir. Daha çok stereotipik ve yineleyici dil kullanımının egemen olduğu ekolalik konuşma egemendir. Zamirleri ters kullanırlar ve kendilerinden üçüncü şahıs olarak bahsederler.
  • Yinelemeli davranışlar ve sınırlı ilgiler: Otizm tanısı almış çocuklarda nesnelere dokunma, koklama gibi yinelemeli hareketler, kendi etrafında dönme ve dönen eşyalara aşırı ilgi görülmektedir. Ayrıca nesnelerin belirli parçaları ile sürekli bir şekilde oynama, el, kol ya da parmaklarla yapılan yineleyici hareketler vardır. Alışmış oldukları çevrenin ve eşyaların değişmesine de aşırı ve uygunsuz tepki gösterebilirler.

Otizmde Etiyoloji ve Risk Faktörleri Nelerdir?

Otizmin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte genetik, prenatal komplikasyonlar, vücuttaki biyokimyasal ajanlar, çevresel ve ailesel faktörlerin etkili olduğuna ilişkin görüşler öne sürülmektedir. Otizmle ilgili ilk genetik kanıtlar ikiz çocuklar ve ailelerine yönelik yapılan araştırmalardır. İkizlerde otizm görülme oranı açısından yapılan çalışmalarda tek yumurta ikizlerinde otizm yüzdesi çift yumurta ikizlerine oranla daha yüksek bulunmuştur. Bunun yanı sıra gebelikte kanama, yüksek kan basıncı, toksemi, 36 gebelik haftasından önce doğma, düşük doğum ağırlığı, doğumda forseps veya vakum kullanımı etken olarak sayılabilmektedir.

Annenin gebelikte geçirdiği kızamıkçık ya da çocuğun ilk yaşlarda yaşadığı herpes infeksiyonları gibi hastalıkların da otizmin ortaya çıkma olasılığını arttırdığı düşünülmektedir. Ağır metal zehirlenmeleri, gastrointestinal problemlere neden olan gluten, kazein proteinleri ve folik asit içeren besinler ya da vitaminler, Omega-3 tüketiminin azalması, antibiyotik kullanımının artması, infeksiyonlar gibi çevresel etkenler otizm görülmesi açısından risk faktörleridir. İleri anne ya da baba yaşı, eğitim ya da sosyoekonomik düzeyleri, alkol ya da madde bağımlılığı, psikiyatrik hastalıklar gibi ailesel etkenlerinde otizm için risk faktörü olduğu kabul edilmektedir.

Kızamık, kızamıkçık, kabakulak (KKK) ve difteri, boğmaca, tetanos (DBT) aşılarına bağlı otizm, öğrenme güçlüğü, ensefalopati gibi nörolojik yan etkiler görüldüğü öne sürülmektedir. Fakat yapılan çalışmalar sonucu belirtilen aşılar ile nörolojik sorunlar arasında ilişki bulunamamıştır.

Ayrıca yapılan çalışmalarda, OSB’da, duygusal gereksinimleri karşılanamayan çocuğun “soğuk anne” ye karşı bir tepki olarak ortaya çıktığı kanısı desteklenmemiştir. Fakat sonraki yıllarda otizm tanısı almış çocukların ana babalarının çoğunlukla obsesif özelliklere sahip, çocuklarıyla yeterince duygusal ilişki kuramayan donuk bir ruhsal yapıda oldukları görülmüştür. Otizm tanısı alan çocuklarda sosyalizasyon yok denecek kadar azdır veya yoktur. Otizim tanısı alan çocuklarda normal gelişim gösteren çocuklara kıyasla “ekran zamanı” daha erken bir başlangıç göstermektedir ve televizyon izleme sıklığı daha yüksektir.

**

Hemşirelik literatüründe son zamanlarda hastanelerde çalışan hemşirelerin yüksek oranda tıbbi hata yaptıkları ile ilgili akademik çalışmaların sayısı artmaktadır. Bu konuda ülkemizdeki durumu ulusal çapta görmek amaçlı hastanede çalışan hemşirelerin tıbbi hata yapma eğilimlerini belirlemek istedik.

Bu çalışmaya destek vermeniz bizim için çok elzemdir. Çünkü bu çalışma sonunda ulusal çapta hemşirelerin yaptığı tıbbi hataları yapmalarını engelleyici politikalar oluşturmak istiyoruz.

Ne kadar çok hemşireye ulaşırsak çalışmadan çıkan verilerin güvenliği ve ulusal çapta ses getirme durumu artacaktır.

Desteklerinizi bekliyoruz.

Aşağıda çalışmanın linki yer almaktadır.

Daha güzel şartlarda çalışmak amaçlı 4-5 dakikanızı ayırmanızı rica ediyoruz.

Unutmayın, damlaya damlaya göl olur.

https://goo.gl/forms/8isSf4Du6z3lZ5BE3 

Kaynak: Dur, Ş., & Mutlu, B. Otizm spektrum bozukluğu ve hemşirelik yaklaşımı. Koç Üniversitesi Hemşirelikte Eğitim ve Araştırma Dergisi (HEAD)15(1), 45-50.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.