İnsan sağlığına ve vücut bütünlüğüne yönelen her türlü müdahale, kişilik haklarının hukuka aykırı ihlali olarak kabul edilmektedir.
Kural olarak vücut bütünlüğüne dokunulabilmesi veya hastaya tıbbi müdahalede bulunulabilmesi için hastanın aydınlatılmış olduğuna dair yazılı veya sözlü onamının alınması gerekmektedir. Hastanın rızası dışında yapılan her tür tıbbi müdahale, bazı istisnalar saklı tutulmak kaydıyla, hukuka aykırı kabul edilmektedir.
İnsan hayatını, vücut bütünlüğünü ve sağlığını korumak maksadı ile acil sağlık ekipleri tarafından yapılan tıbbi müdahaleler bazı hal ve durumlarda hukuka uygunluk kazanır. Bunlar ise; acil tıbbi müdahalenin tedavi amaçlı ve tıp biliminin kurallarına uygun şekilde yapılması ve yapılan tıbbi müdahaleye hastanın rıza göstermesidir.
Gerçekleştirilen acil tıbbi müdahalenin uzman bir ekip eliyle yapılması ve hukuka aykırı bir fiil sayılmaması için hastanın rızasının bulunması esas olmakla birlikte bu durumun istisnai hükümleri saklıdır.
Örneğin;
- Hastanın bilincinin yerinde olmadığı veya hayati tehlikesinin olduğu
- Acil tıbbi müdahale yapılmaz ise kesin ölümle sonuçlanacak hal ve durumlarda rıza ilkesi kendiliğinden ortadan kalkmış olur.
- Ergin olmayanlar veya fiil ehliyetinden yoksun kısıtlılar içinde bu gibi durumlarda rıza ilkesi aranmamaktadır
Yani vasisinin veya velisinin rızasına başvurulmaksızın acil tıbbi müdahalede bulunmak hukuka aykırı bir fiil teşkil etmemektedir.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşıldığı gibi acil sağlık hizmetlerinde acil tıbbi müdahale yapmak için her zaman hastanın rızasının alınmasının mümkün olmadığı gerçeği açıktır. Hastanın rızası alınmaksızın yapılan acil tıbbi müdahalelerden dolayı dava zaman aşımı süresi supertotobet içerisinde olası şikayet üzerine veya re’sen açılacak aleyhe soruşturmalardan korunabilmek için vaka kayıt forumları oldukça önem arz etmektedir. Hasta veya yakınlarının tedaviyi kabul edip etmedikleri veya imza vermekten imtina ettiklerine dair yazılı metnin vaka kayıt formunun ilgili kısmında yer alması sağlık personelleri ve bağlı bulundukları kurum açısından ciddi bir öneme sahiptir.
Gecikildiği takdirde veya gerekli tıbbi müdahalede bulunulmadığında hastanın ölmesi veya sağlık yönünden ağır bir zarara uğraması durumlarında yapılan acil tıbbi müdahale için rızanın aranmayacağı ve yine bilinci kapalı veya herhangi bir neden sonucu şuurunu yitirmiş hastalar için tıbbi müdahale aciliyet ve zaruret teşkil ediyor ise hastanın rıza ilkesinin kendiliğinden ortadan kalktığı ve hastaya uygun acil tıbbi müdahale yapılması gerektiği izah edilmektedir.
Rıza ilkesine getirilen bu istisnai durum 1982 Anayasasının 17/2.m “tıbbi zorunluluk” şeklinde zikredilmiştir.
Hukukumuzun anayasal güvence altına almış olduğu vücut bütünlüğüne dokunulmayacağı ilkesi acil hal ve durumlarda her ne kadar kendiliğinden ortadan kalktığı bilinse de acil sağlık hizmetlerinin işleyişinde bir takım güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Örneğin; yaşlı veya yatağa bağımlı şekilde hayatını devam ettirmek zorunda kalan veya fiil ehliyetinden yoksun bulunan kişilerin yasal temsilcilerinin tedaviyi reddetmesi ve acil tıbbi müdahaleye müsaade etmemesi. Ergin ve fiil ehliyetine haiz olmasına rağmen sonucu öngöremeyenler, acil tıbbi müdahale edilmez ise iki saat içerisinde kuvvetle muhtemel ölebilecek olan hastalar ve benzeri bir çok hastaya veya yakınlarına sağlık ekipleri tarafından ölüm dahil gelişebilecek komplikasyonlar anlatılsa da tedaviyi reddetmeleri hukuki açıdan tartışma konusu oluşturmaktadır.
Hukuk sistemimiz kişilik haklarına ve kişiliği koruyucu hükümlere yer vermiş olup, bu hakları ön planda tutmaktadır. Şöyle ki,1982 Anayasasında insan sağlığı ve vücut bütünlüğü ile ilgili hükümlere yer verilmiş ve bu haklar anayasal bir temele dayandırılmıştır. T.C Anayasası 17/2.m derki “Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz“.
Yine aynı hususta, Türk Medeni Kanunu m.23 derki; “insan kökenli biyolojik maddelerin alınması, aşılanması ve nakli”, ancak vericinin “yazılı rıza”sı ile mümkündür.
“Ancak, biyolojik madde verme borcu altına girmiş olandan edimini yerine getirmesi istenemez; maddî ve manevi tazminat isteminde bulunulamaz”. 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 70.m derki; rıza şartı tedavinin temel bir unsurudur.
Yukarıda zikredilen Anayasal ve mevzuat hükümlerinin aksine rıza şartının ortadan kalktığı hal ve durumlarda söz konusudur. Acil Tıbbi müdahalenin zorunlu olduğu zamanda rıza ilkesine getirilen kuralın istisna hükmü 1982 Anayasası 17/2.m “kanunda yazılı haller dışında” ifadesiyle yer bulmaktadır. 1982 Anayasası 17/2.m “kanunda yazılı haller dışında” ifadesi şuna vurgu yapmaktadır.
Görüldüğü üzere acil sağlık hizmetlerinde rıza ilkesi her zaman aranmamakta ve hastanın hayati fonksiyonları ölüm tehlikesi veya sağlık durumunda ağır bir zarara neden olacak şekilde bozulmuş ise tıbbi müdahale aydınlatılmış onam alınmadan uygulanmaktadır. Bir bakıma acil hasta ile acil sağlık hizmetini sunan kurum veya kurum personelleri arasında hukuki ilişki kendiliğinden yani zımnen kurulmuş olmaktadır.