Uyum tüm hastalıkların tedavilerinde başarının ana unsurudur.

Her birey yaşamında farklı sorunlara belli ölçülerde uyum gösterme yeteneğine sahip olmasına rağmen hastalık gibi durumlar bireyin uyumunu büyük ölçüde etkilemektedir.

Tedavi uyumu, ruhsal kronik hastalıklarda tedavinin temelini oluşturmaktadır.

İlaç uyumu; hastalık seyrini, hastalığa bağlı morbiditeyi, hastanın sosyal, mesleki ve ailesel işlevselliğini etkilemektedir. İlaç uyumu; yalnızca reçete edilen ilaçların kullanımı şeklinde dar bir alanla sınırlı kalmayıp, hastanın sağlık ekibinin tüm önerilerine davranış boyutunda uyum göstermesi şeklinde geniş bir alanı kapsamaktadır.

Uyum tanım olarak; belirlenen tarihte kontrole gitmek, tedavi programlarına başlayıp tamamlamak, ilaçları önerilen dozda ve sürede kullanmak, davranış ve diyetle ilgili verilen değişikliklere uymaktır.

Gelişmiş ülkelerde hastaların %50’si, gelişmekte olan ülkelerde ise yarısından fazlası ilaçların reçete edildiği şekilde kullanılmadığı bildirilmiştir.

Bu da sağlığı geliştirmeye engel olmakta ve ülke ekonomisine zarar vermektedir.

Tedaviye uyumsuzluk ise ilaç kullanmamak ya da düzensiz kullanmak, randevuları kaçırmak gibi birçok boyutta olabilir.

Psikiyatrik hastalarda tedaviye uyumsuzluk diğer tıbbi durumlardan daha yüksektir.

Ruhsal bozukluklar arasında ise tedaviye uyumsuzluğun en çok görüldüğü bozukluk şizofrenidir.

Ruhsal bozukluklarda tedaviye uyumu etkileyen pek çok etmen bulunmaktadır.

Özellikle iç görüsü olmayan psikotik hastalarda tedavi uyum oranı daha düşüktür. Diğer nedenler arasında ilaç kullanımına yönelik tutum, içselleştirilmiş damgalama gibi doğrudan kişinin mevcut psikiyatrik durumu ile ilgili nedenler sayılabileceği gibi; ilaç yan etkileri, sosyal ve çevresel destek yetersizliği, ekonomik güçlükler, tedaviye karşı yetersiz bilgilenme veya tedaviyi yanlış yorumlama, çoklu ilaç alımı, bölge ve hastanenin şartları, hasta ve çevresinin ruhsal hastalığa karşı tutumu gibi etkenler de belirleyici rol oynamaktadır.

Ruhsal bozukluğu olan bireylerde, tedavi uyumunu artırmak amacıyla;

  1. Bilişsel Davranışçı Terapi
  2. Psikoeğitim
  3. Sosyal Beceri Eğitimi
  4. Aile Girişimleri gibi psikososyal programlar uygulanmaktadır.

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)

Bireylerin günlük yaşamlarında üstesinden gelemedikleri güçlükler ve yaşam problemleri ile karşılaştıklarında onlara yardım etmek için öğrenme kuramlarını uygulayan, problem odaklı, ‘burada ve şimdi’ ile ilgilenen, davranışçı psikolojik danışma kuramından alınarak geliştirilmiş tedavi şeklidir.

Psikoeğitim

Psikososyal rehabilitasyonun esası olarak hizmet eder ve amacı bilgi ve davranışta bir değişim yaratmaktır. Psikoeğitim bireylere problemleri ile nasıl baş edeceklerini öğretmeye odaklanır.

Sosyal Beceri Eğitimi

Şizofreni tanılı hasta ve aileleri için hazırlanmış eğitim programıdır. Ülkemizde şizofreni hastalarında psikososyal tedavi ve rehabilitasyona yönelik yapılan uygulamalarda, bu programa temellendirilmiş olan Ruhsal Toplumsal Beceri Eğitimi (RUTBE) kullanılmaktadır. RUTBE hastalara yalnızca bilgi vermekle yetinmek yerine, öğrenilen bilgiyi beceri haline dönüştürecek ve kalıcılaştıracak bazı teknikler de kullanarak onların günlük yaşamda etkili olmalarını sağlamayı hedeflemektedir.

Motivasyonel görüşme: Davranış değişikliği yaratmak amacıyla danışan odaklı, direktif bir danışmanlık biçimidir. Temel hedef ikilemi (ambivalansı) keşfetmek ve çözmektir.

Aile Girişimleri

Hastanın ailesi ve yakın çevresine yönelik girişimleri içermektedir. Amaç; bakım verenlerle işbirliğinin sağlanması, ailenini problem çözme yeteneğinin artırılması, duygu dışa vurumunun ve olumsuz aile atmosferinin azaltılması, hastadan beklentilerin sürdürülmesi, ailedeki bireylerin negatif inanç ve davranış sistemlerinin değişmesini sağlamaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.