İki genç balık beraberce suda yüzüyorlarmış. Yüzerlerken karşıdan gelen yaşlıca bir balıkla karşılaşmışlar.  Yaşlıca balık ‘’Su, nasıl? ‘’ diye sormuş. Genç balıklar selam verip geçmişler. Bir süre sonra biri diğerine sormuş ‘’Su’da neyin nesi?’’ Evet, burada sözü edilen su; ‘kendimizi tanımak okyanusu’ dur. Gurdjieff şöyle der: “İnsanlar uyumaktadırlar ve bunu kabul etmezler. ” O halde uykuda olduğumuzun “farkındalığına” varmakla işe başlamalı.

Kendimizi tanımak okyanusumuzda marsbahis suyun farkında mıyız?

Okyanusumuzun derinliklerinde alabildiğine yüzebiliyor muyuz?

Keşfedebiliyor muyuz muhteşem güzelliklerimizi? Kendimizi tanımak uyanıştır.

‘’Yalnız bir kere dilsiz kaldım, biri bana, ‘Kimsin sen?’ diye sorduğunda’’ diyor Halil Cibran.

Virginia Satir diyor ki: ‘’ Kim olduğunuz hakkında sizi heyecanlandırmak istiyorum… Hayatınızda daha neler olabileceğini görmelisiniz. Şu an olduğunuz yerden sizi çok daha ileri götürebilecek ilhamı vermek istiyorum’’ diyor. İşte bu cümle özetliyor; yüreğimde mayalanan tüm kelimelerimin amacını. Olmak istediğiniz Siz’ e doğru çıktığımız ‘Bireysel Marka Yolculuğumuz’ keyifle devam ederken İmaj Yönetimi durağındaki keşfimiz devam ediyor. Puzzle’nın parçalarından olan Kendimizi Tanımak aynamızda kendimizi keşif ortaklığımızda merhaba. Öyle ki bu ayna da kendimizi keşfettiğimiz oranda; diğer aynalardaki  ( Kendimiz Olmak, Olumlu Düşünmek, An’ da Olmak, Olayı Bütünüyle Görebilmek, Özgüven, İletişim Becerileri, Dinleme Yönetimi, Empati, Zaman Yönetimi, Kaynaklı Düşünmek, Dijital İmaj Yönetimi) keşfimiz etkin olacak.

Her hakikat onu açığa çıkartan ‘Ben’ in yansımasıdır. Ben kimim? “Sen” zannettiğin biri olarak yaptığınız ettiğiniz şeyler sizin kim olduğunuzu anlatmıyor. Kendinizi tanımak zorundasınız. Var mısınız yeni bir yılın ilk günlerinde içinize doğru bir yolculuk yapmaya. Kendinizden özünüzü doğurmaya; yepyeni bir Sen’e merhaba demeye ne dersiniz? Özünüzün penceresinden kendinize baktığınızda gördükleriniz belki de yeniden doğumunuz olacak. Kendimizi keşfedip tanıdıkça hayata yüklediğimiz anlam artacak. Bambaşka mucizelere tanık olacağız.

Kendinizi tanıyor musunuz? Savaşlar, insanlar arası çatışmalar ve insanın iç çatışmaları, hepimizin aynı maddeden yapıldığımız ve aynı madde olduğumuz anlayışıyla çözülebilir. Ve bu anlayışı edinmek kendini tanımakla başlar.

Siz her şeyden önce bağlantısal bütünsel gerçeklik içinde ‘ben’ siniz.  Siz ‘Biliş’ siniz. Bilinçsiniz; seçim yapabilme eylemisiniz, Siz içsel dinginliksiniz. İçsel dinginlikle teması yitirdiğinizde, kendinizle teması yitirirsiniz. Kendinizle teması yitirdiğinizde, kendinizi dünyada kaybedersiniz. İçsel dinginliğimizin yolu kendimizi tanımakla; özümüzü keşfetmekle başlar.

Dinginlik nedir? Dinginlik bizim asli doğamızdır. Dinginlik bizim özümüzdür.

O bu sayfadaki tüm sözcüklerin algılanıp düşüncelere dönüştüğü içsel alan; farkındalıktır. Bu farkındalık olmadan hiçbir algılama, hiçbir düşünce, hiçbir dünya olmazdı. Siz bu bedendeki farkındalıksınız.

Dışsal gürültünün karşılığı içsel düşünce gürültüsüdür, kendini tanımamaktır. Dışsal ahengin karşılığı içsel dinginliktir. Gerçekte kim olduğunuzu bildiğinizde, kalıcı ve canlı bir huzur hissedersiniz. Siz onu sevinç ya da mutluluk olarak adlandırabilirsiniz, çünkü mutluluk budur; son derece güçlü canlı bir huzur. O kendinizi yaşamın forma bürünmeden önceki özü olarak bilmenin sevincidir. Bu ‘Var’ lığın, gerçek kimliğiniz olmanın sevincidir.  ‘Var ’ lık şimdi tüm tamlığıyla zaten sizin içinizdedir. Kendimizi; özümüzü keşfetmek; ne heyecan verici bir yolculuktur.

Kendini tanımak uzun bir yol; kendini bilme, bulmak, idrak etme yoludur. Bu yol gelişim, değişim ve yaratım yoludur. ‘’Bilge kendi mutluluğunun efendisidir’’ diyor Plautus. Kendini tanımak; bir bilgelik yoludur.  Bu söz bize; ne istediğini bil, kendi potansiyelini, kendi farklılığını, sınırlarını ve zayıflıklarını bil, diğer insanların gözünde ne olduğunu bil, kendi isteklerinin ve niyetlerinin farkında ol, etrafında olup bitenlerin farkında ol, her alanda farkında oluşunun derecesini artır demektedir. Kendini tanımak esaretten kurtuluş; özgürlüğe varışın yoludur. Liderliktir kendini tanımak. Işığın savaşçısıdır kendini tanıyan kişi; önce kendisini ışıtır; sonra çevresine ışığı yayar. Davranışların ve oluşturduğu etkileri farkında olur ve bu durumu kontrol eder.

Bilmezlik bilmenin yolunu açar, bilmekse öğrenmek demektir. Eylemsiz bilim ve söylev hiçtir. Kendini tanımak yolu ışığın savaşçısının eyleme dönüşen yoludur.

Yaşam dengedir. Denge içimizden dışarıya doğrudur. Merkezinizi içinize alın. Her şey içerden dışarıya doğrudur. Varoluşta kendimizi nasıl ifade edeceksek, seveceksek, öveceksek, eleştireceksek, değiştireceksek;  içeriden dışarıya doğrudur. Dışarıda olup biten ne varsa içimizin dışarı yansımasıdır. ‘’Kendini tanı’’der Sokrates. Eflatun ‘’Kendini bil’’ der. Yunus Emre ‘’İlim ilim bilmektir. İlim kendini bilmektir. Sen kendini bilmezsen. Ya nice okumaktır’’ der. Kendimizi tanımakla başlar her şey. ‘Kendin Ol’makla devam eder. Kendiniz olun, kendi gerçeğinizle uyumlu olun hem içinizde hem de dışınızda. Ünlü Alman düşünürü Goethe’ye göre; ‘’Bir insanın ulaşabileceği en yüksek düzey, kendi inanç ve düşüncelerinin farkına varmak, kendini tanımaktır.’’ Ve kendini tanıma zorlu bir süreçtir. Dürüstlük, çaba,  gelişim, süreklilik ve vakit gerektirir. Bunların hepsi bir insan için en değerli nitelikler arasındadır. Kendini tanımak isteyen insan büyük bir azim ve kararlılıkla kendi üzerinde çalışmalıdır. Çünkü siz yaşamınızın koşullarını yeniden düzenleyerek değil, en derin düzeyde kim olduğunuzu idrak ederek huzura kavuşursunuz.

Hepimiz kendimize “Ben kimim, varoluşumun anlamı ne, nasıl biriyim, neler yapabilirim?” gibi sorular sormuşuzdur. Zaten bu tür soruları kendimize hiç sormamışsak, kendimizi tanımaya ve anlamaya da henüz başlamamışız demektir.

Fiziksel, duygusal, ve ruhsal boyutlarıyla insan bir bütündür. Bu boyutlardan sadece birinde bile dengeyi sağlayamazsa kaos gelişir. Bu kaosun ve mutsuzluğunun sebebinin kendisinden kaynaklandığını bilmez.

İnsanın yaşam alanını dört birbirine bağlantılı bölümde inceleyebiliriz;
  1. Bireyin hem kendisinin hem de başkasının bildikleri.
  2. Kendisinin bildiği, başkasının bilmedikleri.
  3. Kendisinin farkında olmadığı, başkasının farkında olduğu.
  4. Ne kendisinin, ne de başkasının farkında olmadıkları.

İnsanlara ‘’Kendinizi tanıyor musunuz?’’ diye sorduğumuzda, çoğunun vereceği yanıt genellikle, ‘’Tabi ki tanıyorum’’ olur. Oysa burada tanımak kavramı ile insanların belirttiği 1. ve 2. maddelerdir.

Kendini tanıma, insanın psikolojik ve fiziksel açıdan kendinde olanları bilmesi, kendinde olanların farkında olması ve bunları doğru değerlendirmesi ile ilgilidir. Bir insanın fiziksel özelliklerini, duygularını, düşüncelerini, istek ve gereksinimlerini, güçlü ve zayıf yönlerini, amaç ve değerlerini, yeteneklerini ve becerilerini tanıması ve bunların farkında olmasını; eyleme dökmesini ifade eder. Kendisini iyi tanıyan bir insan yaşayacakları karşısında neler hissedeceğini, neler düşüneceğini ve nasıl davranacağını olacağa yakın öngörebilir.

Bir gün bir soyguncu, dünyanın en pahalı elmasının peşine düşmüştür. Elmas bir müzede korunmaktadır. Soyguncu günlerce dünyanın en pahalı elmasının nasıl çalabileceğine dair en ince ayrıntısına kadar planlamasını yapmıştır. Derken soygun günü; soygun saatinde tam elması eline aldığı andan itibaren alarm öter. Soyguncu önde; güvenlik görevlileri arkada hızlı koşturmaca başlar. Kovalamaca şehrin dar arka sokaklarına kadar ilerlemiştir. Bu uzayan kovalamaca sırasında soygun elindeki elması; yolun kenarından kendinden habersiz kıvrılmış uyuyan dilencinin hırkasının cebine bırakıp; koşmaya devam eder. Ve çıkan çatışmada soyguncu ölür. Diğer taraftan ertesi sabah dilenci hırkasının cebinde dünyanın en pahalı elması ile uyanır. Ve cebindeki elmastan habersizdir. Ve hayatı boyunca dilenmeye devam eder cebindeki elmastan habersiz. Ve dilenci öldüğünde yırtık hırkası çöpe atılır; cebindeki elmastan habersiz…

Evet, hepimiz bir dilenciyiz aslında; cebimizde dünyanın en pahalı elmasından daha değerli kendi potansiyelimizin farkında değiliz. Ve farkında olmadığımız; değerlendirmediğimiz ‘potansiyelimiz’ cebimizde ölüp gidiyoruz. Potansiyelimizin farkında olmak bizi dilenci olmaktan kurtarır.

Kendimizi tanımak; potansiyelimizin ve potansiyelimizi nasıl kullanıp geliştireceğimiz bilmektir. Kendimizi tanımak; duygularımızı tanımak, duygularımız ve bilinçli düşüncelerimiz ile aklımızı kullanmak; karşılaştığı sorunları sahip olduğumuz farkındalıkla nasıl dönüştürebileceğimizi ve zayıf yönlerimizi bilmek. Farklılıklarımızın farkında olmak.  An ’daki duygularımızı tanıyıp kontrol edebilmektir. Gordon der ki; ’’İnsanların duyguları soğana benzer, kat kattır. Dıştaki duyguları soyduktan sonra en içteki soruna inilir.’’ Bir insana negatif bir tepki gösterdiğimizde, tepkinizin asıl nedeninin o anki durum olmadığını; durup düşündüğünüzde görünen durum altında çok daha farklı bir sebebin bizi beklediğini göreceğiz. Tepkilerimizi, duygularımızı yönetebilmek için kendimizi tanımak gerekir. Kendini tanımak ölçülü olabilmenin yoludur.

Bir karar aldığınızda ya da bir fikir geliştirdiğinizde nedenini bildiğinizi düşünürsünüz. Ama yanılıyorsunuz. Gerçek şu ki; zihinsel faaliyetlerimizin çoğu aslında bilinçli düşünce seviyesinin altında gelişir. Bilinçaltı kodlarımızın farkında mıyız? Davranışlarımızın nedeni zannederiz ki buz dağının görünen kısmı. Oysa asıl neden buzdağının görünmeyen suyun altındaki bölümdür. Evet, buzdağının görünmeyen tarafını görebiliyor muyuz? Görebilmek, yüzleşebilmek kendimizle; acıtır, çaba ister, sabır ister, emek ister. Kendi kusurumuzu göremeyip, mazeretlere sığınıyoruz. Bir başkasının kusurunu ise görür, genişletir, görmeyene gösteririz de. Eve kusuru düzeltebilmektir, burada marifet; insan olabilmek. Bu durum bilimin ötesinde ilim ister. Ve ilim dünyasının kapısı ‘Kendini tanımak’tır.

Sadece buzdağının görüne kısmını kendimizi tanımak zannedersek,  Haluk Akçam’ın dediği gibi: “Eğer sadece notaların yerini öğrenmekle, piyanonun başına geçtiğiniz an Chopin’in Mazurkalarını çalabileceğinizi zannederseniz, sonunda kendi kulaklarınızı da tırmalayan bir tangırtı çıkar ortaya.”

**

Sen de Topluluğumuzun Bir Parçası Ol

Yazarlık başvurusunu ile ilgili açıklayıcı bilgilere yukarıdaki buradan ulaşabilir.
Direkt başvuruyu ise aşağıdaki linkten yapabilirsiniz.
https://goo.gl/forms/7gtKei53ddxYgTfG3

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.