Her geçen gün küresel dünyamızda yaşanmakta olan bilim ve teknolojideki gelişmeler bireyleri ve meslekleri etkilemektedir. Bu etki kimi zaman olumlu olabileceği gibi kimi zaman da olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Bunun yanı sıra nüfus hızındaki artış, dünya genelindeki yaşlı nüfus artışı, beslenme tarzındaki değişiklikler, sedanter yaşam tarzının artışı da sağlık bakım sistemlerinde değişikliğe yol açmaktadır. Bu yazımda, bu değişiklikler ışığında hemşirelik mesleğinin şu anki durumu ve gelecekteki durumu ile ilgili bir köprü kurmaya çalışarak tartışmaya çalışacağım.

1954 yılında yayınlanan Hemşirelik Kanunu’nun 1. Maddesi’ne göre, ortaokulu bitirmiş olup 25 yaşından yukarı bulunmayan kadınlardan Hükümetçe açılmış veya tanınmış bir (Ebe – Laborant Hemşire) okulunda 3 sene tahsil görüp, Sağlık ve Sosyal Yardım Vekaletince teşkil olunan jüri huzurunda meslek imtihanı vererek aldığı diplomayı usulüne göre Sağlık ve Sosyal Yardım Vekaletine tescil ettirenlerle 3 üncü maddenin 2 nci fıkrasında yazılı olanlara ‘Hemşire’ unvanı verilir. Bu kanunun yürürlüğe girmesinden evvel usulüne göre hemşirelik sınıfına alınmış olanlar sanatlarını yapmaya ve hemşire unvanını kullanmaya devam ederler (Hemşirelik Kanunu, 1954).

6283 sayılı ‘Hemşirelik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile bu madde değiştirilmiş olup, Hemşirelik; ‘’Türkiye’de üniversitelerin hemşirelik ile ilgili lisans eğitimi veren fakülte ve yüksek okullarından mezun olan ve diplomaları Sağlık Bakanlığınca tescil edilenler ile öğrenimlerini yurt dışında hemşirelik ile ilgili, Devlet tarafından tanınan bir okulda tamamlayarak denklikleri onaylanan ve diplomaları Sağlık Bakanlığınca tescil edilenler bireylerin aldığı ünvandır.’’ tanımı yapılmıştır.

Bu tanım ile birlikte hemşirelik mesleğinin kalitesinin diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi üniversite düzeyinde bir eğitim gerektirdiği vurgulanmıştır. Fakat özellikle ülkemizde, lisans programlarında dahi ciddi eksiklikler söz konusu iken ve eğitimin niteliği standardize edilememişken, yapılan yasal düzenlemelerle birlikte hemşirelik eğitiminin daha ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldığı belirtilmektedir. 2007 yılında yenilenen 6254 sayılı Hemşirelik Kanunu’nda hemşirelik mesleğinin bir yandan lisans eğitimine temellendirildiği, diğer yandan var olan hemşire yetersizliği neden gösterilerek sağlık meslek liselerinin hemşirelik programlarına 5 yıl daha öğrenci alınmasına olanak sağlandığı vurgulanmaktadır (Hemşirelik Kanunu, 2007). Bu düzenlemenin 2012 yılında sonlanması beklenirken bu kez 4 Temmuz 2012 tarihinde 6354 sayılı “Sağlık Bakanlığı ve Bağlı kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” çıkarılarak bu düzenleme 2017 yılına kadar 5 yıl daha uzatılmıştır. Son olarak 2 Ocak 2014 tarihinde 6514 sayı numarası ile çıkarılan ve 18 Ocak 2014 tarihinde 28886 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 24. maddesinde Hemşire Yardımcısı; “sağlık meslek liselerinin hemşire yardımcılığı programından mezun olup hemşire nezaretinde yardımcı olarak çalışan, ayrıca hastaların günlük yaşam aktivitelerinin yerine getirilmesi, beslenme programının uygulanması, kişisel bakım ve temizliği ile sağlık hizmetlerine ulaşımında yardımcı olan ve refakat eden sağlık teknisyeni” olarak tanımlanmaktadır. Bu düzenleme ile sağlık meslek liselerinin bu tarihten sonraki 3 misyonu ebe yardımcısı ve sağlık bakım teknisyeninin yanı sıra, hemşire yardımcısı yetiştirmek olarak belirtilmektedir (Resmi Gazete, 2014).

7 yıllık bir ertelemeye rağmen, hemşirelik eğitiminin üniversite düzeyine çıkarılması ve Hepdak (Hemşirelik Eğitim Programlarını Değerledirme ve Akreditayon Derneği) ’ın geliştirmiş olduğu hemşirelik okullarındaki akreditasyonların da yaygınlaşması ihtimali göz önünde bulundurularak, eğitim kalitesinin giderek artacağı tahmin edilmektedir.

Ayrıca Yüksek Lisans ve Doktora yapmış ve yapmakta olan hemşirelik öğrencisi sayısı günden güne artmaktadır. Bu durum usta çırak ilişkisi ile mesleği öğrenmeye çalışan hemşirelerin, mesleği uzmanlarından öğrenmesini sağlayacak ve profesyonelliği arttıracaktır.

Araştırmalara göre; gelecekteki hemşirelik eğitiminde, enfeksiyon kontrolü, savaş, sağlık ekonomisi, evde bakım, yaşlı bakımı, mobil sağlık, sağlık sosyolojisi, sağlık hukuku gibi programların yer alacağı belirilmektedir (Bodur ve Kaya, 2015). Bu noktada bir örnek vermek gerekirse, Yeni Zelanda’da yapılan bir uygulama ile hemşireler telefonda (0800 BCNurse)  meme sağlığı ve meme kanseri ile ilgili destek ve danışmanlık vermektedir ve bu hizmet diğer ülkerde de giderek yaygınlaşmaktadır. (http://www.nzbcf.org.nz/SUPPORT/AskaNurse.aspx)

Hızlı nüfus artışı, yaşlı nüfus artışı, çevresel değişimler ve bunların paralelinde gelişmekte olan bilim ve teknoloji ile birlikte değişen sağlık sistemleri, bir yandan insan yaşamını kolaylaştırırken, diğer yandan da tehdit etmektedir. Bu durum bireyleri, çevreyi, toplumu, sağlık ihtiyaçlarını ve dolayısıyla da hemşireliği etkileyecektir.

Gelecekte yaşlı nüfus oranındaki artışa bağlı olarak kronik hastalıkların artması ile hemşirelik hizmetlerinden beklentiler değişecek olup, yaşlı bakım hemşiresine duyulan ihtiyaç önemli derecede artacaktır.

Toplumun her kesiminde sağlık ihtiyacı artacak olup, bu ihtiyacı karşılamadaki en efektif sağlık üyesinin de hemşirelerin olması gerektiği, hemşirelerin rol ve sorumluluklarının önem kazanacağına işaret etmektedir.

Gelişmekte olan teknoloji ile birlikte hemşirelik eğitiminde simülatörlerin kullanılması, hemşirelerin uygulama eğitimine çıkmadan önce yapacağı uygulamaların kalitesini artıracak ve staja çıktığında da daha rahat ve cesaretli olmasını sağlayacaktır. Ayrıca bu tarz eğitim modellerinin kullanımı, hemşirelik öğrencilerinin mezuniyet sonrası gerçeklik şoku yaşama oranlarını azaltacaktır.  Özellikle hemşirelik ile ilgili mobil uygulamaların artışı, hem eğitimi eğlenceli hale getirerek öğrenmeyi kolaylaştıracak hem de öğrencilerin motivasyonunu arttıracaktır.

Hemşirelik ile ilgili yaşanacak olan bu gelişmelerin aksine, ülkemizde de Da Vinci ve Zeus olarak kendini göstermeye başlayan robotik cerrahinin kullanım alanları her geçen gün artmaktadır. Ayrıca robotlar, kendilerine yüklenen bakım planları ve programları ile bakım alanlarında da kullanılmaya başlanacaktır. Bu durum hemşirelik mesleğinin geleceği bakımından düşündürücüdür. Japonya’da 2010 senesinde üretilen ROBEAR isimli robot hemşire, hasta taşıma konusunda geliştirilen bir robot olup, kullanım alanı giderek artmaktadır. Bu ve buna benzer şekilde üretilen ve üretilecek olan robot hemşirelerin evde bakım, yaşlı bakımı gibi önemli alanlarda kullanılmaya başlanması, damar görüntüleme yöntemlerinin teknoloji ile birlikte gelişip kullanılması hemşirelik mesleğinin yeteneklerini ve hemşire istihdamını etkileyecebileceği düşünülmektedir.

Özetleyecek olursam; özellikle hemşirelik mesleği profesyonelleri ve öğretim elemanlarının meslek ile ilgili yaşanmakta olan değişimlerin/gelişimlerin bilincinde olması, gelecekte yaşanacak olan değişiklikleri ön görebilmesi, her bir öğrencinin 4 sene sonra mesleğe başlıyor olacağı detayını dikkate alması gerekir.

Bu sayede, üniversitelerdeki geleneksel yöntemlerin aksine  yenilikçi ve yaratıcı bir eğitim modelinin entegrasyonu ile eğitim içeriğinin yeniden yapılandırılması, eğitim-öğretim kalitesinin arttırılması ve oldukça önemlidir.

2 YORUMLAR

Mahmut Ay için bir cevap yazın İptal

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.